Hayat Kimseye Adil Davranmıyor
Herkese merhaba. Uzun bir süredir özellikle iş yoğunluğuyla beraber yazı paylaşma imkânım olmadı. Site özelinde de birkaç geliştirme planım varken yapamadım ancak yazıların okunmalarına baktığım zaman internette paylaşmamama rağmen ortalama 200-300 civarları okuma yazısına ulaşmış. Ne yalan söyleyeyim bunu görmek hoşuma gidiyor. Eski zamanlara adım adım yaklaştığımı hissediyorum. Ortalama 800-1000 civarı okumaları göreceğimize inanıyorum. Umarım yazıları okuyorken, benim yazdığım gibi samimi duyguları hissedebiliyorsunuzdur. Bu yazımda gözlemlerime dayanarak farkına vardığım, yaşayarak tecrübe ettiğim ve çoğu insanın farkına varamadığı bir konudan bahsedeceğim. Kendi hayatını kazanan insanlar. Belki sen? Eee nasıl gidiyor hayatınız?
Hepimizin etrafında onlarca, binlerce insan var. Sokakta, metroda, otobüste, okulda veya iş yerlerinde derken örnekler çeşitlendirilebilir. Etrafımızda bunca insan var da biz bu insanlara ne kadar duyarlıyız? Bu insanların davranışlarının sebepleri, yaptığı hareketlerdeki düşünce şekli vb. durumların ne kadar farkındayız? Bazen içimizden diyoruz ne saçma sapan hareketler yapıyor, böyle suratsız olunur mu, neden böyle bir şey yaptı veya neden samimi değil? Hemen eleştirmeye başlarız. Suratsız bu, şımarık bu veya cahil vs.. O insanlarla hiç birebir muhabbet ettiniz mi? Elbette aranızda bu insanlarla muhabbet eden, iç dünyasını merak eden veya konuşmaya çalışanlar olmuştur. Ben merak ederim. Bu insan neden böyle davranıyor? Neden bu kadar ciddi? Neden yüzü gülmüyor?
Etrafımdaki insanları incelemeyi severim. Daha önce yazdığım yazılar da bu şekilde oluştu elbette. Dün sinir olduğum bir insanı, bugün çok sevebilirim veya sıcakkanlı dediğim bir insanın aslında çıkarcı olduğunu ya da yapmacık olduğunu fark eder ondan uzaklaşabilirim. Bu durum hepimiz için geçerli ama atladığımız bir nokta var. Kimimiz bu insanların bir davranışında veya bir sözünde kestirip atar kendimizce etiket koyarız. Uzak dur, hiç sevimli değil ya da bencil gibi ama unuttuğumuz bir şeyler var…
Birçoğumuz şanslı bir şekilde ailesinin yanında büyüdü ve birçok istediğine ailesi sayesinde kolayca ulaşabildi. Maddi durum elverdiği kadar elbette. Bunlardan birisi de benim. Ailemle ne kadar kavga etsem de bugünlere onlar sayesinde geldim. Peki, bu durum herkes için aynı mı?
Kimi insanın çocukluğunda annesi, babası sevgi, şefkat göstermemiş. Kimisinin ailesi maddi ve özellikle manevi konularda destek olmamış. Kimisi ailesinden sürekli fiziksel ve ruhsal olarak şiddet görmüş ve en acı kısım annesi, babası ya da her ikisi olmadan büyümüş. Anne şefkati bilmeyen, baba desteğini hissedemeyen… Bu insanlarla diğerleri bir mi? Bizler ailemizden çoğu şeyi öğrenip eskilerin tabiriyle “Ekmek elden, su gölden.” büyümüş nerede, nasıl davranılması gerektiği az çok öğretilmiş insanlarız. Ama bu insanların öyle bir durumu olmamış. Bizim oyuncak almadı diye ağladığımız, anne ve babamıza küstüğümüz yaşlarda sokaklara düşmüş, hayata erken yaşta başlamış. Sürekli birilerinin saldırısına uğramış, aç kaldığı, sokaklarda barınacak bir yer bulamadığı için üstündeki birkaç kıyafet parçasıyla donarak geçirdiği geceleri gündüzleri olan, anne babasıyla yoldan geçen çocuklara imrenerek bakmış ve öyle ya da böyle bir şekilde büyümüş sonunda bir şeyleri tek başına başarmış insanlar. Şimdi bu insanları nasıl anlayabiliriz? Nasıl onların durumu bilebiliriz? Yargılaması kolay. Suratsız de geç. Kötü birisi de geç. Cimri veya bencil de geç. Ne kadar kolay değil mi? Sanıyoruz ki herkes bizim gibi geldi bu yaşlara, durumlara. Tabi sadece bu insanlar da değil.
Anne, babasıyla büyüyen ama yalnız bırakılan insanlardan bahsedelim biraz da. Hayatında bir aile var, hemen yanı başındalar ama çok uzaktalar. Ne diyorsun sen Mali? Ailesinin yanında oluşu sadece fiziksel olarak olan insanlardan bahsediyorum. Evet, bir ailesi var, ihtiyaçları bir şekilde hallediliyor ama manevi destek yani anne, baba terimlerinin karşılığını bilmiyor. Ailesi parasını vermiş, en iyi okullarda okutmuş veya en iyi imkânları sunmuş ama ufacık bir sevgi, güler yüz verememiş insanlar. Eminim bu satırları okurken aklınıza bir, iki kişi gelmiştir. Belki de sen bu insanlardan birisin. Kim bilir? Benim mesela… Yanımda olan, samimi olduğum ve mümkün olduğunca bu durumlardan uzak tuttuğum bir arkadaşım var. Nasıl uzak tutmak? Ne diyorsun?
Hayatı bu şekilde geçmiş insanların en büyük korkusu ne biliyor musunuz? Başaramamak, toplum içerisinde ötekileşmek. Elbette hepimiz başarılı olamamaktan korkarız veya istemeyiz ama bu insanların başarma olayındaki en büyük korkusu ailesinin karşısında ezilmesi, etrafındaki insanların örnek gösterilerek küçümsenmesi ve belki de aşağılanması. Hani hepimiz az çok yaşamışızdır, falancanın kızı şurada okuyor, falancanın oğlu şurada, şu kadar maaş alıyor bla bla… Bu insanlarda durum iki sözle geçip gitmiyor. Ne savaşlar veriyorlar aileleriyle. Ezilmek mi dersiniz, rezil edilmek mi dersiniz? Dolayısıyla bu insanların yaşamlarında bir şeyleri başaramadıkları zaman veya ufacık bir durumda yüksek strese girip kendilerini sıkıntıya sokarlar. Basit bir durumu kafalarında büyüterek zorlaştırırlar. Kendilerine ekstra yüklenirler. Elleri, ayakları birbirine dolanır. Sinir seviyeleri bir anda yükselir. Başaramadıkları bir durum olursa kendilerinin aptal, beceriksiz olduklarını düşünürler ve insanların içerisinde kendilerini soyutlarlar. Çünkü bu yaşa kadar bu stres ve düşünce yapısıyla büyümüşler.
Mümkün olduğunca bu durumu etrafındaki insanlara hissettirmemeye çalışırlar ama iyi bir gözlemciyseniz bu insanları çok kolay fark edebilirsiniz. Soyutlanma sonrası herkesle ilişki kurmazlar. Samimi bir, iki arkadaşı olur onlarla sadece konuşup geçerler. Sıradan veya mecburi konuşmalardan bahsetmiyorum elbette. Herkes, herkesle ders veya iş konusunda konuşabilir. Bu mecburidir. Harici konularda birilerinin onayını almaya çalışırlar. Çünkü küçükken her yaptığı harekette ailesinden onay beklemişlerdir. Çoğu insan inkâr eder bu durumu. Kendilerine kabullendiremezler. Ben bile belli bir yaşa kadar babamın dediklerinden çıkmaz, yanlış bir şey yapmaktan korkardım. Çünkü cezası olurdu. Şiddet değil elbette ama birçok kural hayatıma eklerdi bu da beni bazı durumlara mecbur ederdi. Zamanla kendimi geliştirerek bu durumdan kurtuldum. Çünkü kurtulmak zorundaydım. Yoksa insanlar içerisinde yalnız kalacaktım. Korkak veya çekingen birisi olacaktım. Gelelim uzak tutmak konusuna. Neyden uzak tutuyorum?
Bir insanı ancak birebir konuştuğunuz zaman anlayabilirsiniz. Dışardan bakar, inceler birden fazla fikir sahibi olabilirsiniz ancak gerçekleri konuştukça bilebilirsiniz. Tabi sadece konuşmakta yeterli değil çünkü insanlar kendilerini açık etmeyi sevmezler. Özellikle kötü yanlarını gizlemeye çalışırlar ancak sohbet içerisinde geçen konuşmalarda nelere karşı çekingen davrandıklarını veya nelere sinirlenip, nelerle övündüklerini anlayabilirsiniz. Bu da sizin o insan hakkında daha detaylı bilgi sahibi olabilmenizi sağlar. Bu bilgiler, konuşmalar geldikçe yavaş yavaş bahsedilen konuların içine girmeye başlarsanız o kişinin az çok açıklarını, sorunlarını anlayabilirsiniz. Çünkü konuşmak istesinler veya istemesinler rahatsız oldukları konular geldikçe konuşma şekilleri değişir, konuyu değiştirmeye çalışırlar, bambaşka cümleler kullanmaya başlarlar, tabi tutup eski sevgilisinden veya eşinden konuşmaktan bahsetmiyorum. Kimse eskilerini konuşmak istemez. Adı üstünde eski. Bitmiş ama başarı konusunda eksiği olan insanların övülmeye ihtiyacı olduğunu anlayabilirsiniz. Ufacık bir kelimeniz, siz fark etmeseniz bile o kişiyi mutlu ediyor. Tek başına onlarca iş ve hayata karşı savaşıyor. Biraz destek hiç fena olmaz ama abartmadan. Bu sefer siz onun karşısında zayıf düşebilirsiniz ama şunu da unutmayın sözlerinizin, kelimelerinizin o kişi anlamlı olabilmesi için saygısını kazanabilmiş olmanız lazım.
Etrafımızdaki insanları yorumlarken geçmişinde neler yaşamış olabileceğini düşünün. Elbette her şeyi tahmin edemezsiniz veya bilemezsiniz ama direkt yargılamaktan vazgeçin. O insanlar kim bilir ne zorluklarla hayata tutundu. Bahsettiğim durum sadece kötü davranışlarda bulunan insanlar için geçerli değil. Yüzü gülen, baktığınız zaman sıcaklık hissettiğiniz insanlar için de geçerli. Hayat onları öyle bir hale getirmiş ki hiçbir şey canını yakamıyor artık. Hiçbir şey üzemiyor. Hiçbir şey onu incitemiyor. O insanlara denk gelirseniz vaktinizi ayırıp biraz muhabbet edin. Bu insanlar bizim gibi tabiri caizse nazlı olmazlar. Ufacık bir şeye kırılmazlar veya her şeylerini anlatmazlar. Önce onların güvenini kazanabilmelisiniz. Tabi biz güven kazanmakla ne uğraşacağız değil mi? Bize ne? Bunu diyebiliyorsanız eğer çevrenizdeki insanlara etiket koymayı bırakın. Sana ne? Ne yapıyorsa yapsın, ne diyorsa desin, ne karar veriyorsa versin. Sizi ne ilgilendirir? Sen kendi hayatını yaşamaya devam et zaten o insanların hayatı da devam ediyor.
Son sözümü söyleyecek olursam, hayat kimseye adil davranmıyor.
Yorumlar
0 Yorum
Yorum Yap
Aşağıdaki bilgileri doldurarak yorum bırakabilirsiniz.