İlk İş İlk Tecrübe

maliasik 0 1091

     Öncelikle selamlar herkese. Bu yazımda sizlere ilk iş tecrübem hakkında yaşadıklarımı anlatmak istiyorum.  

     Yazımı okuyan sizler arasında belki 10-20 defa iş değiştirmiş, belki de henüz iş hayatına atılmamış insanlar olabilir. Bu yazıyı yazarken daha çok iş hayatına yeni girecek/girmiş olan kişileri düşünerek anlatıyorum.  

     Yazımı paylaşırken şirketimle alakalı bilgiler veya bahsi geçen kişiler hakkında isimlendirme yapmayacağım. Birgün bu yazımı okuduklarında kendilerinden bahsettiğimi anlayacaklardır. Selamlar 😊 

     1 sene öncesine kadar hiçbir şey bilmeyen, şirkette çalışmanın televizyonlarda gördüğümüz, dosya getir-götür, sürekli sıkıcı toplantılar yap, patronla problemler yaşa, birileri arkandan işler çevirsin ve günün sonunda bitkin bir şekilde işten çık ve uyu şeklinde olduğunu düşünürdüm. Öyle değil mi? Televizyonda izlediğimiz dizi ve filmler bize bu şekilde aktarım yapmıyor mu? 

     İşe giriş öncesinde herkes gibi onlarca belki de yüzlerce yere CV bıraktım ve birçok şirketin mülakatına girdim. Başvurmadan arayanlar da oldu, başvurduktan sonra dönmeyenler de oldu. Elbet sizlerde bu uzun ve stresli süreçten herkes gibi geçeceksiniz. Gözünüz korkmasın. Hiç ummadığınız anda, bir bakmışsınız son mülakat tamamlanmış ve işe giriş gününün heyecanla gelmesini bekliyorsunuz. 

     İlk işim de remote yani uzaktan çalıştım. Uzaktan çalışmanın güzel tarafı en azından başlangıç için fiziksel olarak yabancı bir ortama girmeden, kendi evinizden bilgisayarla katılım sağlıyorsunuz. Bu az da olsa geçiştirici bir sakinlik sağlıyor. Kötü tarafı başlangıç için karşınızda bir bilgisayar var ve birisinin size yazıp ya da arayıp şöyle yap, şunları incele veya bu şekilde çalışmaya başla demesini bekliyorsunuz.  

     İşe başladığınız günlerde bambaşka insanlarla tanışıyorsunuz. Siz a şehrindesiniz ve toplantı yaptığınız, tanıştığınız insanlar a,b,c,d… şehirlerinden farklı karakter de insanlar oluyor. O insanların da sizler gibi hedefinin çalışıp para kazanmak, kendini geliştirmek olduğunu unutmamanız yeterli. Kimse sizden farklı değil.  

     İlk iş günlerim de tanışma toplantıları, kimin hangi bölümde çalıştığı, hangi konuyla ilgili kimlere gitmeniz gerektiği, şirketin geçmişi ve hedefleri gibi birçok oryantasyona girmekle geçti. Benimle beraber aynı dönemde işe başlayan insanlarla katıldım toplantılara. İster istemez bu insanlar ilk samimiyet kurduğunuz çalışma arkadaşları oluyor.  

     Oryantasyon toplantılarım yaklaşık 2 hafta sürdü. Sanmayın ki 2 haftalık süreç aralıksız toplantıyla geçti. Günde 1 2 saatlik toplantılar oluyordu ve ben de bunlara katılarak oryantasyon sürecini tamamlıyordum. 

     Çalıştığım şirkette Agile proje yönetme metodolojilerinden Scrum kullanılıyordu. 2 haftalık sprint adı verilen ve başlangıcında “Planning” adı altında yaptığımız planlama toplantısı, her sabah ekiple yapılan ne durumda olduğumuz veya bizi bloklayan bir şeyin olup olmadığıyla ilgili birbirimiz hakkında bilgi sahibi olmak için yapılan “Daily” adı verilen toplantılar ve 2 haftanın sonunda sprint boyunca neler yaptığımızı konuştuğumuz “Review” ve hedefe ulaşıp ulaşamadığımız veya eksiklerimiz neler olduğunu konuştuğumuz “Retrospective” toplantılarımız vardı. Bu sayede yaptığımız task (görevler) planlı ve düzenli bir şekilde ilerleyebiliyordu. 

     Her şirkette olduğu gibi çalıştığım şirkette de belli gruplar ve bölümler vardı. Benim Yazılım bölümünde çalıştım. Ürün, test vb. gibi çeşitli gruplar da vardı tabi.  

     Kod tarafına ilk girdiğim günlerde hayatında yemek pişirmemiş hangi malzeme ne kadar konur bilmeyen birisinin mutfağa girmesi gibiydi. Malzemeler var elimde, ne olduklarını biliyorsun ama hangi malzeme ne kadar kullanılır, nerede kullanılır gibi konuların karşılığı yok. Tarife bakarak yapıyorsun ama ezberden ilerlediğin zaman ya bir şeyler unutuyorsun ya da bahsedilen tarife uygun ortamın yok. Bu sefer yandaki masaya (lafın gelişi) bakıp “Orada öyle mi yapmış, hmm. Demek burada bunu yazacağız ama burada bir şey yapmam lazım, yan masada yapılmamış. İnternette araştırıyorsun, bir şeyler deniyorsun ama olmuyor. Belki sorun kod kısmında bile değil. Şimdi ne yapacağım? Hop bir mesaj “Selam xxx müsait misin? Bir konuda desteğe ihtiyacım var.” Başka bir şansınız yok çünkü. Elinizde büyük bir proje var, yıllardır geliştirilen ve devam eden, bilmediğiniz yerleri olabilir veya geliştirme yaparken bir hata yapsanız, test yapan kişi fark etmeden müşteriye çıkarsa paket (belli tarihler arası yapılan geliştirmeler) geçmiş olsun. Dolayısıyla benim gibi tecrübesiz biriyseniz ilk işe girdiğiniz zamanlar sormaktan, darlamaktan çekinmeyin. Tabi darlamak dediysem, insanları bıktırmayın ama merak ettiğiniz, anlamadığınız veya çözemediğiniz konularda mutlaka destek isteyin. Yapılan destek hem size süre kazandırır hem de farklı bir bakış açısı geliştirmenizi sağlar. Çünkü o soruları sorduğunuz insanlarda bir zamanlar sizin yerinizdeydi. Bilmiyordu. Yapamıyordu. Sorun yaşıyordu. Eksiklerinizi şirket ortamında çalıştığınız zaman daha net fark edebiliyorsunuz. Zayıf olduğunuz konuları not alın, müsait zamanlarda güçlendirmeye çalışın. 

     Genel olarak toparlamam gerekirse…  

     İlk iş deneyimim bana ortamın televizyonlarda gösterildiği, insanların bahsettiği kadar kasıntı olmadığını öğretti. Şirket ortamını güzelleştiren sizsiniz. Siz ne kadar pozitif olursanız, insanlar da size o kadar pozitif olur. Sonra bir bakmışsınız şirkette tanıştığın insanlarla abi, abla, kardeş haline gelmişsin. Bu insanlar sadece çalışma saatlerinde değil, çalışma saatleri dışındaki özel vakitlerinizde de sizinle iletişim halindeler. Yeni girdiğiniz veya gireceğiniz iş yerlerini sadece çalışma hayatı olarak değerlendirmeyin. Çok kötü bir yer olabilir veya mükemmel bir yer olabilir bunu bilemeyiz ama oradaki hiç ummadığınız bir insanın sizin geleceğinizi değiştirebilme ihtimalini olduğunu unutmayın. 

Yorumlar

0 Yorum

Yorum Yap

Aşağıdaki bilgileri doldurarak yorum bırakabilirsiniz.